Hayat Bir Proje mi?

Gerçekleştiriyoruz, düşünüyoruz, dönüşüyoruz, dönüştürüyoruz, döngülerin içinde akıp giden bir hayatımız var ve yeni gelmiştik daha karpuz kesecektik derken bir bakmışız kameraya el sallıyoruz.

Bu döngüde kendimizin en yüksek potansiyelini deneyimlemeye, tüm kapasitemizle hayatı yaşamaya ne kadar izin veriyoruz? Yönetmeni, senaristi, kurgusu kime ait attığımız adımların?

Bazen tıpkı labirentteki fareler gibi olduğunuzu hissediyor musunuz, o peyniri bulana kadar labirentteki tüm süreç, tüm yaşanmışlıklar, karşılaştığımız insanlar hepsi ama hepsi dev bir projeye hizmet etmek zorunda olan görevliler gibi geliyor mu?

proje

Proje deyince sanki sadece işten, iş başarılarından bahsediyormuşum gibi geliyor ama ilişkilere de bazen projeymiş gibi yaklaşıyoruz. Bir öğrencim; ilişkilerimde hep aşkla başlıyor süreç ama sonrasında bir şekilde başarısız oluyorum, nerede hata yapıyorum bilmiyorum demişti. Yaklaşımdan anlaşılacağı üzere aslında ortada bir hata yok. Herşey kendi içinde o kadar tutarlı ki. Eğer ilişkiye başarı elde edilmesi gereken bir proje olarak bakılıyorsa unutmamak gereken; eninde sonunda o projenin bir bitiş zamanı olacaktır. Çünkü her projenin bir teslim tarihi vardır ve projelerde başarılı olmak esastır. Oysa ki ilişkilerin her anı bir rehberliktir kendi içinde derinlere yol alırken, huzur da hüzün de eşit derecede önemlidir. Çünkü her ikisi de deneyimdir ve ilişkilerin dinamiği deneyim üzerine kuruludur.

Hayatta da öyle, hata yapmaya izin vermek kendinin en yüksek potansiyelini deneyimlemenin en sağlam yoludur. Tıpkı yürümeye başlayan çocuğun sürekli düşüp kalkma deneyiminde olduğu gibi, düşmeye izin verdiği kadar kalkmanın ne demek olduğunu öğrenecektir. Kim öğretti bize düşmenin kötü olduğunu, başarısız olduğumuzda ilişkilerimizin gerçek ilişki olmadığını, düşüncelerimiz yüzünden eleştirilme ya da yargılanma korkusunu, kimden satın aldık bu kavramları?

Evrende her bir hücremiz birbirine bağlı, dünyanın öbür ucundaki hiç tanımadığımız birinin korkularıyla aynı atmosferde yaşıyoruz. Nefesimizle aynı havadan besleniyoruz. Korkularımız, öngörülerimiz, yargılarımız, sevgimiz, tedirginliğimiz ve daha birçok duygumuz birbirine o kadar bağlı ki. Bu yüzden hiç görmemiş olsanız bile, hayal ettiğinizde bir timsahın varlığının yakınlarınızda olabilmesinden korkuyorsunuz. Bunun ruhsal birçok sebebi olabileceği gibi, bilinçaltı sebepleri de mevcut. Mesela dünyadaki insanların çoğunun timsahtan korkması belirli bir manyetik alan yaratır ve o frekanstaki düşünce aralığına geçtiğinizde oradaki korku frekansından etkilenirsiniz. Ya da gözlerinizi kapatıp nerede olduğunuzu kimse size söylemese bile bir hastanedeyseniz oradaki negatifliği hissedebiliyor oluşunuz, hastanedeki genel manyetik enerjinin çok da olumlu olmayışındandır. Yani istediğiniz kadar kendinizi koruyun her zaman bir şeylerden etkilenme olasılığınız vardır, her şeyi kontrol edemezsiniz. İşin heyecanlı kısmı da bu, kontrol edemiyor olmak. Bir bakmışsınız o çok başarılı giden ilişki projeniz beklenmedik bir anda rafa kaldırılmış, hem de belki de sizin tarafınızdan.

Projelerde başarılı olmak zorundasınızdır, çünkü sonuç önemlidir. Hayatta başarılı olmak zorunda değilsiniz, çünkü sonuçtan ziyade süreç önemlidir, yolculuktur esas olan ve her an sonsuzdur. Bunu en çok meditasyon yaparken hissediyor olmamızın sebebi zihnin bir saniyelik de olsa susup, kontrolü elden bırakıyor olmasındandır. Hayatın kendisi baştan sona başarılarınızla, mükemmel deneyimlerle doludur. Minik bir hatırlatmayla son vermek istiyorum yazıma. Burnunuzu kapatın, gözlerinizi de kapatın, hatta bunu kendinizi bir sandalyeye oturup kalkamama simülasyonu yaparak deneyin. Nefes almak, adım atmak, bu hayatta bu bedeni deneyimliyor olmanız bile başlı başına bir yaşama sebebi ve başarıdır. Geri kalan her şey ne kadar hayal edebildiğinizle, ne kadar hayalinize ait olduğunuzla orantılıdır. Başarılı olmak için tüm gücünüzü tüketeceğinize şu an her ne yapıyorsanız en mükemmel şekilde yapmayı deneyin. Gerçek başarı dibine kadar yolun tadını çıkarabiliyor olmaktır ve hayat kesinlikle başarmak zorunda olduğunuz bir süreç değildir. Her deneyim kendi içinde mükemmeldir. Doğrular veya yanlışlar zihninizin size uydurduğu illüzyondan başka bir şey değildir.

Son Yazılar